Hacı Ata

Hocaefendi: 35 sene arkadaşlığımız var, Beni incitecek hiçbir şey söylemedi

Posts Tagged ‘bakara’

Üstad’ın Hayatı Boyunca Tefsir Ettiği Ayet..

Posted by HacıAta 24 Mayıs 2010

” Seni bütün noksan sıfatlardan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiklerinden başka bizim hiçbir ilmimiz yoktur. Şüphesiz Sen herşeyi hakkıyla bilen, her işi hikmetle yapansın.” (Bakara Suresi-32) ayetine dair..

İşâratü’l İ’caz’ın hatminde bulunan haşiye çok hoşuma gitti paylaşmak istedim;

(Hâşiye):
İntihabım olmayarak, ihtiyarsız bir tarzda, âdeta umum Sözlerin ve Mektubların âhirlerinde şu âyet

bana söylettirilmiş. Şimdi anladım ki; tefsirim de, şu âyet ile hitam buluyor. Demek inşâallah bütün Sözler, hakîki bir tefsir ve şu âyetin bahrinden birer cedveldir. En nihayet yine o denize dökülüyorlar. Şu tefsirin hitamında, güya her Söz ma’nen şu âyetten başlıyor. Demek o zamandan beri yirmi senedir daha şu âyeti tefsir ediyorum; bitiremedim ki tefsirin ikinci cildini yazayım.


Posted in Risale-i Nur | Etiketler: | Leave a Comment »

Minshawi Bakara Amenerrasulu

Posted by HacıAta 14 Mayıs 2010

Posted in Kuran-ı Kerim | Etiketler: , , | Leave a Comment »

“Bir vakit de İbrâhim: “Ya Rabbî, ölüleri nasıl dirilteceğini bana gösterir misin?” demişti. Allah: “Ne o, yoksa buna inanmadın mı?” dedi. İbrâhim şöyle cevap verdi: “Elbette inandım, lâkin sırf kalbim tatmin olsun diye bunu istedim.” Allah ona: “Dört kuş tut, onları kendine alıştır. Sonra kesip her dağın başına onlardan birer parça koy. Sonra da onları çağır! Koşa koşa sana geleceklerdir. İyi bil ki Allah azizdir, hakîmdir/üstün kudret, tam hüküm ve hikmet sahibidir.”(Bakara, 260)

Posted by HacıAta 06 Nisan 2010

“Bir vakit de İbrâhim: “Ya Rabbî, ölüleri nasıl dirilteceğini bana gösterir misin?” demişti. Allah: “Ne o, yoksa buna inanmadın mı?” dedi. İbrâhim şöyle cevap verdi: “Elbette inandım, lâkin sırf kalbim tatmin olsun diye bunu istedim.” Allah ona: “Dört kuş tut, onları kendine alıştır. Sonra kesip her dağın başına onlardan birer parça koy. Sonra da onları çağır! Koşa koşa sana geleceklerdir. İyi bil ki Allah azizdir, hakîmdir/üstün kudret, tam hüküm ve hikmet sahibidir.”(Bakara, 2/260)

Hz. İbrahim (as)’in bu isteği bir vesveseden gelen bir şey değildir, böyle bir şey peygamberlere yakışmaz.

Hz. İbrahim (as)’in böyle bir şeyi neden istediği söz konusu ayette açıklanmıştır: “Elbette inandım, lâkin sırf kalbim tatmin olsun diye bunu istedim.” Burada mesele kalbin tatmin olmasıdır.

Bilindiği gibi, kesin ilmi ifade eden “Yakîn”in de “ilme’l-yakîn, ayne’l-yakîn, hakka’l-yakîn” dereceleri vardır. Ve bu üç derecenin her birisi kendi içerisinde binlerce dereceye ayrılır. Bunlardan hiç biri bir şüphe veya bir vesvese ifade etmez. Bilakis, kesin bilginin unvanları olan “yakîn” mertebelerindeki nüansları ifade eder.

Bunun anlamı şudur, peygamberler yeni müşahedeleriyle -zaten kendilerinde bulunmayan- bir vesveseden kurtulmaya çalışmazlar. Aksine bir alt yakin mertebesinden bir üst yakîn mertebesine; en üst yakîn mertebesinde yer alan derecelerin daha üstün bir basamağına çıkarlar.

Bu konuda en çarpıcı bir misal Hz. Musa (as)’ın Kur’an’da tasvir edilen şu durumudur:

Hz. Musa Tur-i Sina’ya çıktığında Allah tarafından kendisine Tevrat’ın levhaları verildi. Ancak bu arada geride bıraktığı kavminin buzağıya taptığı haberi de iletildi. Bu haberi duyan Hz. Musa (as) elbette oldukça üzülmüş ve kavmine oldukça kızmıştı.. Fakat yine de soğukkanlılığını koruyup elindeki Levhalarını muhafaza ederek yola koyuldu. Kavminin yanına varıp da onların taptıkları buzağıyı gözleriyle gördüğünde öfkesine hâkim olamayıp vahiy olarak aldığı Levhaları yere attı.

“Mûsâ pek öfkeli ve üzgün olarak kavmine dönünce: “Benden sonra arkamdan ne kötü işler yapmışsınız! Rabbinizin emrini çarçabuk terk mi ettiniz!” dedi ve… levhaları yere attı.”(Araf, 7/150) mealindeki ayette bu gerçek seslendirilmiştir.

Konumuzla ilgili husus şudur: Hz. Musa (as) “kavminin buzağıya taptıklarını” bizzat Allah’tan öğrenmişti. Bu olayın doğruluğunda elbette hiç şüphesi yoktu ve hiçbir vesvese taşımıyordu. Bununla beraber olayı gözleriyle müşahede ettiği anki tepkisi çok farklı bir mecraya kaymıştı. Aslında gözleriyle gördüğü andaki yakîni, Allah’tan haber aldığı zamandaki yakîninden daha fazla değildi, çünkü böyle bir şey düşünülemez. Buna rağmen olayı gözleriyle gördüğü anki tepkisinin fazla olduğu da bir gerçektir.

İşte bundan anlıyoruz ki, peygamber de olsa bir beşer olarak “insanlarda bulunan” görme olgusunun duygular üzerindeki etkisi farklıdır. Nitekim, Peygamberimiz (a.s.m) de Hz. Musa (as)’ın bu olayına dikkat çekerek şöyle buyurmuştur:

“Duymak görmek gibi değildir. Nitekim, Allah Musa’ya kavminin buzağıya taptıklarını bildirdiği zaman elindeki Levhaları atmamıştı, fakat onların yaptıklarını bizzat gördüğünde Levhaları atıvermişti ve onlar kırılmıştı.”(İbn Hanbel, Müsned, 1/271).

İşte Hz. İbrahim’in “kalbin tatmini” dediği şey budur.

Şunu da unutmamak gerekir ki, Hz. İbrahim (as)’in bu tavrında ve bunun Kur’an’da yer almasında, genel olarak insanların öldükten sonra diriliş hakkında görmek istedikleri kesin bir delilin ortaya konması gibi bir hikmeti de vardır.

Posted in Kuran-ı Kerim | Etiketler: | Leave a Comment »

Dünya ve cennetin hazinesi olan sure

Posted by HacıAta 17 Şubat 2010

Hem şifalı hem de koruyucu bir sûre

286 âyetlik ve tam 50 sayfalık bir Kur’ân suresidir Bakara Sûresi.
Önce bir şifre ile başlar sûre: Elif lâm mîm…
Sûrenin sonu ise Rabbenâ/Ey Rabbimiz dualarıyla biter.

Bu şifre mi duayı açıklıyor, yoksa dua mı şifreyi açıyor, bilinmez.

Bildiğimiz bir şey varsa, o da sûrenin Peygamberimizin gözündeki ve gönlündeki yeri ve derecesi…

Öyle ki Kur’ân’ın en uzun sûresi olan Bakara Sûresi hem dünyanın hazinesidir, hem de cennetin…

Hem dünya şerlerinden korur insanı hem de âhiret tehlikelerinden…
Hem bize yetiyor her şeyiyle hem de ailemize, çoluk çocuğumuza…

Medenî bir sûredir Bakara Sûresi. Medine-i Münevvere’de nazil olmuş, kıyamete kadar gelecek olan insanlara medeniyet dersi vermiş, insanca yaşamanın sırlarını göstermiştir.

Dünya huzuru mu istersiniz, âhiret saadeti mi; hepsi, doyasıya, bütünüyle sûrenin başından sonuna kadar ince ince anlatılmış, bildirilmiş.
Bütün bir insanlığın kurtuluş yolları bazısı yarım sayfayı, bir sayfayı bulan âyetlerle anlatılmış…

***
Meşhur tefsir âlimi İbnu Arabî der ki:
“Üstatlarımızın bazılarından şöyle duydum: Bakara Sûresi’nde bin emir, bin nehiy/yasaklama, bin hüküm ve bin haber/bilgi vardır. Abdullah bin Ömer bu sûre üzerinde sekiz sene ders vermiştir.”
Muhtevası, içeriği, derinliği ve gizemi bu kadar geniş olan Bakara Sûresi’ni Sevgili Peygamberimiz çok metheder, çok över, çok sena eder.
Peş peşe okuyacağımız şu üç hadis gözümüz gibi koruduğumuz evimizi, yuvamızı, mahremiyetimizi ne yaparsak koruma altına alacağımızı gösterir.
“Evlerinizde Bakara Sûresi’ni okuyun. Çünkü Bakara Sûresi’nin okunduğu eve şeytan girmez.”
“Evlerinizi mezar yapmayın. Orada namaz kılın. Şüphesiz şeytan, Bakara Sûresi’nin okunduğunu işittiği evden kaçar.”
“Her şeyin bir zirvesi vardır. Kur’ân’ın da zirvesi Bakara Sûresi’dir. Bu sûreyi gündüz okuyan kimsenin evine üç gün şeytan girmez. Geceleyin okuyanın evine de üç gece giremez.”
Bir eve şeytan giremezse, başını kapıdan içeri bile sokamazsa, o evde bir tartışma, bir huzursuzluk, bir kavga, bir bereketsizlik, bir geçimsizlik olur mu? Çünkü saydığımız bütün bu tersliklerin sebebi şeytandan başkası değildir.
Şeytanın defedilip içeri alınmamasıyla kalmıyor mesele, bir de cennet tacı giydiriliyor sûreyi okuyanlara…
“Kim Bakara Sûresi’ni okursa kendisine cennette bir taç giydirilir.”
***
Bakara Sûresi’nin son iki âyeti ise daha muhteşemdir, daha muazzamdır; bir o kadar şifa kaynağıdır ve dopdolu bir hazinedir.
Bu müjdeleri Efendimizin mübarek lisanından öğreniyoruz:
“Kur’ân’dan iki âyet vardır ki, onlar şifadır, onları Allah sever. Bunlar, Bakara’nın son iki âyetidir.”
Aynı zamanda Peygamberimize bir Miraç hediyesi olan, bizim “Amenerrasûlü” olarak bildiğimiz ve her yatsı namazından sonra okuduğumuz bu iki âyeti Peygamberimiz şu sözleriyle metheder:
“Allah Bakara Sûresi’ni iki âyetle tamamladı ve onları Arş-ı Ala’nın altındaki hazinesinden ihsan etti. Onu öğrenin ve çoluk çocuğunuza öğretin. Çünkü o namazdır, Kur’ân’dır ve duadır.”
“Allah, gökleri ve yeri yaratmadan iki bin sene önce bir kitap yazdı. Bu kitaptan Bakara Sûresi’nin sonundaki iki âyeti indirdi. Bu âyetleri evinde okumayan kimseye peş peşe üç gün şeytan musallat olur.”

Posted in Kuran-ı Kerim | Etiketler: , | Leave a Comment »

Amenerrasulu ( Bakara suresinin son 2 ayeti (285 ve 286) ) dinle

Posted by HacıAta 06 Ocak 2010

resim

OKUNUŞU: Amenerrasulü bima ünzile ileyhi mirrabbihi vel mü’minun,küllün amene billahi vemelaiketihi ve kütübihi ve rusülih,la nüferriku beyne ehadin min rusülih,ve kalu semi’na ve ata’na gufraneke rabbena ve ileykelmesir.La yükellifullahü nefsenilla vüs’aha,leha ma kesebet ve aleyha,mektesebet,rabbena latüahızna innesiyna ev ahta’na,rabbena vela tahmil aleyna ısran kema hameltehü alelleziyne min gablina,rabbena vela tühammilna,mala takatelena bih,va’fü anna,vağfirlena,verhamna,ente mevlana fensurna alel gavmil kafiriyn.

ANLAMI: 285 – Peygamber, Rabbi tarafından kendisine ne indirildi ise ona iman etti, müminler de.

Onlardan her biri Allah’a, meleklerine, kitaplarına ve resullerine iman etti.

“O’nun resullerinden hiç birini diğerinden ayırt etmeyiz” dediler ve eklediler:

“İşittik ve itaat ettik ya Rabbenâ, affını dileriz, dönüşümüz Sanadır”.

286 – Allah hiç bir kimseyi güç yetiremeyeceği bir şekilde yükümlü tutmaz.

Herkesin kazandığı iyilik kendi lehine, işlediği fenalık da kendi aleyhinedir.

Ya Rabbenâ! Eğer unuttuk veya kasıtsız olarak yanlış yaptıysak bundan dolayı bizi sorumlu tutma.

Ya Rabbenâ! Bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme.

Ya Rabbenâ! Takat getiremeyeceğimiz şeylerle bizi yükümlü tutma.

Affet bizi, lütfen bağışla kusurlarımızı, merhamet buyur bize!

Sensin Mevlâmız, yardımcımız! Kâfir topluluklara karşı Sen yardım eyle bize! [6,152; 7,42; 23,62]

Bu iki âyet, bu uzun sûrenin hatimesidir. Dinin bütün esaslarına temas edildikten sonra sıra mühür basmaya gelmiştir. Sûrenin mukaddimesinde, bu Kitaba iman edip emirlerini tutacak olanların hidâyet ve felah bulacakları bildirilmişti. İşte hatimesi de ona iman eden cemaatın oluştuğunu ve Rablerinin onlara karşı muamelesini bildirmektedir.

Hz. Peygamber (a.s.m), bu hatimenin faziletine dikkat çeken hadisler buyurmuştur: 1.”Her kim geceleyin Bakara sûresinden bu iki âyeti okursa ona yeter.” 2.Allah Teâla Bakara sûresini iki âyetle sona erdirdi ki, bunları bana, Arş’ın altındaki bir hazineden verdi. Bunları öğreniniz, kadınlarınıza, oğullarınıza belletiniz, öğretiniz. Çünkü bunlar hem salattır (namazdır), hem duadır, hem Kur’ân’dır.” 3.Hz. Ömer ile Hz. Ali (r.a) demişlerdir ki: “Aklı başında hiçbir adam görmezdim ki, Bakara sûresinin sonundaki bu âyetleri okumadan uyusun.”

İsmail Biçer Amenerrasulü

Bünyamin Topçuoğlu Amenerrasulü

Erhan Mete Amenerrasülü

Mehmet Emin AY Amenerrasulu

Taruti Bakara Amenerrasülü

Amenerrasulü – As-Sudais

Ebul Kasimi Amenerresulü

Hafız Yavuz MUTLU Amenerrasulü

Fatih Çollak Amenerrasulu

Ebubekir şatiri amenerrasulu

Nasser al Qatami – Amenerrasulü

Mahmud Halil Husari den Amener Resulu

indir (mp3)

Mustafa İsmail Amenerresulü

indir (mp3)

*(Gece Bekara suresinin son iki ayetini [Âmenerresülü’yü] okuyana bu iki âyet her şey için kâfidir.) [Buhari Müslim Ebu Davud Tirmizi İ.Mâce]

*(Gece Âmenerresülü’yü okuyana her şey için yeterlidir. Bu iki âyeti yatsıdan sonra okuyana geceyi ibâdetle geçirmiş sevabı verilir.) [Şir’a]

Davut Aydüz Amenerrasulu Tefsiri





Fatih Çollak
Amerarresulu suresi okumanın faziletleri, ” Rabbena vela tahmil… ” ayetiyle ilgili ilgili açıklamalar, Amerrasulu’nun Tecvid tahlili ve Tertil, Tedvir ve Hadır seyriyle kıraat uygulamaları…

Posted in Kuran-ı Kerim | Etiketler: , | 8 Comments »

Ahmet Naina – Nebe (31-40) Duha İnşirah Fatiha Bakara (1-5)

Posted by HacıAta 09 Eylül 2009

Download Nebe (31-40) Duha İnşirah Fatiha Bakara (1-5).MP3

İndir

Ahmet Nanina – Nebe

Ahmet Naina – Duha İnşirah

Ahmet Naina – Zilzal, Fatiha, ve Bakara Sureleri

http://www.videoislami.com/view/2180/ahmed-naina-zilzal-fatiha-bakara/

Posted in Kuran-ı Kerim | Etiketler: , , , , , | Leave a Comment »

Bakara 63. – Araf 171. ayetler

Posted by HacıAta 20 Ağustos 2009

Bir rivayete göre, Tur; Sina’da bulunan Bebriye dağının üzerindeki bir tepenin adıdır. Daha çok meşhur olan görüşe göre, Tur kelimesi, dağ, anlamına gelir. Bu kelime, Kenanîlerden İbranilere, oradan da Arapça’ya geçmiştir. (bk. İbn Aşur, Bakara, 63. ayetin tefsiri). Tur; kelimesinin Suryanîce’de dağ anlamına geldiğini söyleyenler de vardır.

a. Aynı konuda bir yerde Tur, ikinci yerde dağ denilmesinde, müteradif/eşanlamlı kelimelerin kullanılması tercih edilmiş olabilir. Çünkü, eşanlamlı kelimelerin kullanılması, edebiyat bakımından önemlidir, konuşanın dil genişliğini gösterir.

b. Tur kelimesinin kullanılması, Ehl-i kitabın, Cebel kelimesinin kullanılması ise Müslümanların duygularına hitap eden bir “tenevvu’” sanatının icrası olabilir. Çünkü, bu ayetlerde Ehl-i kitapla ilgili olay anlatılıyor, ama Kur’an’ın muhatabı ise Müslümanlardır.

c. Kur’an’ın tasvir ettiği müteşabih şeklin mahiyeti ne olursa olsun, Tur kelimesi tepe/küçük dağ anlamına da geldiği için, Bakara suresinin 63. ayetinde “REFA’NA= kaldırdık” fiiliyle kullanılmasına uygun düşmüştür. Çünkü, -Allah’ın kudret açısından değil, insanların zihin kapasitesi bakımından- küçük bir dağın, bir tepenin kaldırılması, büyük bir dağın kaldırılmasından akla daha yatkın gelir.

Araf suresinin 171. ayetinde ise, “NETAKNA=kökünden söküp üzerlerine kaldırdık” kelimesi kullanılmıştır. Burada Allah’ın kudreti nazara verildiği için tepe değil, “cebel=dağ”ın kullanılması çok uygun düşmüştür.

Posted in Kuran-ı Kerim | Etiketler: , , , , | Leave a Comment »